Almak Mı? Olmak Mı?

Çok değil, bundan 40- 50 yıl önce üretim olsa da her şeye ulaşabilmek mümkün değildi; mümkün olsa bile kolay değildi. Alışveriş için ayrı bir zaman, ayrı bir mesai ayrılması gerekiyordu. Tekrar alınması kolay olmadığı için de herkes her şeyin kıymetini çok iyi bilir, eşyalarını çok dikkatli kullanır, sonrasında da atmaz ya dönüştürür ya da kullanabilecek başka birine temiz ve yeni şekilde teslim ederdi.

Ürünlerin tüm dünyaya ulaşılabilir olması alışverişi oldukça kolaylaştırırken, online satışların başlamasıyla tüketim iyice hızlandı. Derken, hayatımıza Covid girdi. Virüsün ilk aylarında, birçok yerin kapalı olması, fiziksel mesafeye çok dikkat edilmesi sebepleriyle internetten alışveriş yapma alışkanlığı olmayanlar bile yoğun bir şekilde internetten alışveriş yapmaya başladılar. Birçok insan da buna alıştı. Mağazalar açılmış olsa bile, online alışverişe devam ettiler. Bu alışkanlığın sonunda da birçok insan aynı cümleyi kurar oldu.

“Internette bir tuşa basıp aldım, güzelmiş gibi geldi ama ne kadar gereksiz bir alışveriş yapmışım. Hem evde yer kaplıyor hem de boşuna para harcadım.”

Neden Alıyoruz?

Gereksiz olduğunu bile bile, yanlış olduğunu hissetsek bile, göz göre göre aynı davranışı tekrarlıyor, almaya devam ediyoruz. Sonra yine pişman oluyoruz ama yine alıyoruz.

Peki neden?

Aldıklarımıza gerçekten ihtiyacımız var mı?

Evet, bazılarına elbette ihtiyacımız var ama hepsine yok. Bunu en çok pandemi günlerinde anladık. “Evde kal” günlerinde bile birçok kişi, evden çıkmadığı halde yeni kıyafetler aldı. Bir yere gitmiyordu belki evdeki kıyafetleri de o günlerde ihtiyacını fazla fazla karşılardı ama birçok kişi kendisini ekran başında, kıyafet alışverişi yaparken buldu.

Bu da şunu gösterdi ki aslında birçok kişi ürün almıyordu. Duygu satın alıyordu. Salgın hastalığın getirdiği endişenin, kaygının, korkunun; evden çıkamıyor olmanın getirdiği can sıkıntısının acısını alışverişle çıkarıyordu bireyler. Aldıkça mutlu hissediyordu herkes kendini. Fakat bu mutluluk uzun sürmüyordu, ödeme zamanı geldiğinde pişman oluyordu herkes.

Tüm bunlar da gösterdi ki gerçek mutluluk almakta değil, kullanmaktadır. Sağlıkla ve huzurla kullanılan her şey insana mutluluk getirir. Tüketmeden yaşamak mümkün değil insanlık için fakat sadece tüketmek insan için faydalı değil zararlı. Sadece insan için değil, dünya için de zararlı. Tüketim çok arttıkça, doğa da doğal kaynaklar da hızla tükeniyor.

Ye Kürküm Ye

Bir de Nasreddin Hoca fıkralarıyla dilimize yerleşmiş olan “ye kürküm ye” duygusu var işin içinde. Bazen de kabul edilme duygusu içinde alışveriş yapılıyor. Bazı ortamlarda bulunabilmek için, bazen sosyal, bazen iş hayatında istenilen yerde olmak için kılık kıyafete fazlaca önem veriliyor. Aslında format olarak şart olan bir durum bu. Her ortamın bir kıyafet kodu vardır ve gidilen ortama uygun giyinmek çok önemlidir. Fakat bu kod, kesinlikle marka ve maddi bedel olarak düşünülmemelidir. Format olarak uygun giyindikten sonra, marka konusunu ve çok kıyafet sahibi olmayı takıntı haline getirmemek ve kabul görmek için bütçeleri zorlamamak gerekir. Bunun kimseye faydası olmaz. Sınırlar zorlanarak yapılan hiçbir şey sürdürülebilir değildir.

Yani alarak değil, olarak gelişmek gerekir. Tüketmek boşunalıktır, kullanmak hayata anlam katmaktır.

Olarak geliştiğimiz ve gerektiği kadarını kullanarak yaşayabileceğimiz hayatlarımız olsun.

Bu yazıları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir